Makaleler

YARADILIŞIMIZIN GAYESİ VE İNSANLIK NESLİNİ YOKETMEK İSTEYEN SAPKINLIK…

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER

Bir âyet-i kerîmede Rabbimiz (Celle Celâlühû) yaratılış gayemizi ve mükellefiyetimizi şöyle ifade buyurmaktadır: “Ben cin ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.” (Zariyat suresi,56)
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” (Kıyâmet Suresi, 36)
“De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” (Furkan Suresi,77)
Ayet-i kerîmeler gayet açık bir şekilde insanın bir yaradılış gayesinin olduğunu ifade etmektedir. O halde insanın yaradılış gayesini önemsemesi ve züht yolunu tutarak dünyanın geçici zevklerinden yüz çevirmesi gerekmektedir.
İnsanın asıl gayesinin Allah (CC)’a kulluk olduğunu en iyi bir şekilde idrak eden elbette ki Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) olmuş, hayatı boyunca O’nun emrine uygun bir hayat sürdürmüştür. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)‘den sonra ise Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz kendilerini tamamen bu gayeye adamışlardı.
“Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” (Duhân,38-39)
İşte yaradılışın asıl gayesi budur. İnsan, dünyevi zevkler için veya kullara kul olup Allah (CC)’tan başka otoritelere boyun eğmek için değil, sadece ama sadece Allah (CC)’a itaat edip O’nu ibadette tevhid etmek, emirlerini yerine getirmek için yaratılmıştır. Tüm Kitaplar bunun için indirilmiş, Âdem (aleyhisselam)’dan beri tüm Peygamberler de bu amaç için gönderilmiştir.
“İnsan neden yaratıldığına baksın; erkeğin beli ile kadının kaburgaları arasından çıkan akıcı bir sudan yaratıldı.” (Tarık Suresi, 5-7)
“Odur sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile sükûnet bulsun diye ona kendi cinsinden eşini var eden. Gün gelip o eşine sarılınca, önce hafif bir yük yüklenir ve o yükü bir süre taşır. Ardından yük ağırlaşınca eşler Rableri olan Allah’a, eğer bize salih bir evlat bahşedersen, elbette Sana şükredenlerden olacağız.” diye dua ettiler.” (Araf Suresi,189.)
İşte bu sebeple, İnsan neslinin devamı için mutlaka erkek ve kadına ihtiyaç var. Dünyaya geliş gayelerine uymak zorunda olan insanoğlu mutlaka meşru şartlarda erkek kadın birlikteliği çerçevesinde yaşamak zorundadır. Bunun dışında neslin devamını engelleyecek her türlü ilişki lanetlenmiştir, haram kılınmıştır.
Tarihte, nesillerin devamını engelleyecek sapkın ilişkiler, Yaradılış gayesine ters olduğu için, zaman zaman Allah (CC)’ın müdahalesine muhatap olmuş, kıyamete kadar da bu müdahale olmaya devam edecektir. Kur’an’da geçen Lut kavmi kıssası ibret verici bilgiler sunmaktadır.
“Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.” (Şuara Suresi, 165-166)
Homoseksüellik, dünyanın her yerinde haram olduğu, gayrimeşru olduğu bilinen bir tavırdır. Bu tavrı meşru göstermek için de münkir şahıs ve devletler bir takım sözde fikri temeller oluşturmaya, homoseksüelliği son derece yaygın ve meşru göstermeye çalışırlar… Savunucularına göre ise doğal çeşitliliğin bir gereğidir ve saygı duyulmalıdır.
Oysa eşcinsellik ile ilgili gerçek çok daha farklıdır. Allahsızlık, Allah düşmanlığı, Allah (CC)’ ı inkâr etmek homoseksüellerin en önemli vasıflarıdır. En önemli mücadelelerini bu konuda verirler. Hazreti İbrahim (as) devrinde Lut kavmine özgü bir sapkınlık olan eşcinsellik bugün tüm dünya üzerinde yaygınlaştırılmak istenmektedir. Dolayısıyla homoseksüelliğin önüne geçmek için bu propagandalara bir son vermek, Allah (CC)’a inanlar için İmani bir meseledir ve hayati önem taşmaktadır.