Haberler Makaleler

KANATLILARDA, KURU YOLMA-SULU YOLMA-MAKİNA KESİMİ

15 yıl önce gidaraporu.com‘da yayınladığımız Fıkıh hocamız Fatih KALENDER Hoca efendi kardeşimin KURU YOLMA, SULU YOLMA , MAKİNA KESİM başlıklı yazısını, yeni takipçi kardeşlerimizin soruları sebebi ile özetleyerek yayınlıyoruz.

İnsanlığa rehber olarak gönderdiği yüce kitabında; “Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve tayyib olanlardan yiyin. Şeytanın izlerini takip etmeyin. Gerçek, o sizin apaçık bir düşmanınızdır. ” buyuran Allah’a hamd eder,

“Allah yolunda sefer yapmış üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini göklere uzatarak; Ya Rab, ya Rab! Diye yalvarıyor. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl kabul edilsin ” buyuran Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem)’ e Salât ve selam ederiz.

Yeryüzü nimetlerinin, insanoğlunun yararlanması için yaratıldığı ve insanın helal, temiz rızıklardan dilediği gibi yararlanıp şükretmesinin gerekliliğini yüce kitabımız genel olarak ifade etmiştir. Aynı şekilde bu nimetlerden yararlanmada, mubah ve serbest oluşun asli kural oluşu da dinimizce ifade edilmiştir. Haram olduğu kanıtlanmadıkça eşyada asıl olan temizliktir-mübahlıktır. Ancak bu durum, o şeyin haramlığı hakkında bir delilin olmamasıyladır. Zira helallik ve haramlık bir yerde karşılaştığı zaman haramlık helallik üzerine tercih edileceği fıkıh kitaplarımızda mezkûrdur. Nitekim Buhari’nin rivayet etmiş olduğu Adiy ibn-i Hatim hadisi şerifi bu kaideyi açıkça göstermektedir.

Buhari’deki bir hadisi şeriften de anlaşıldığı gibi bir etin helal oluşunda şüphe varsa, o etin helal olduğu kanıtlanana kadar onu yemek helal olmaz. Buna göre gerek kadın ve gerek erkek bütün Müslüman bireyleri et tüketiminde güvenirlilik ve helallik konusunda araştırma yapmakta sorumlu tutulmuşlardır. Bir kimse araştırma yapmaya imkânı olduğu halde araştırma yapmadan haram olan eti yemişse, bilmeden bir günah işlemiş olur. Ancak yediği haramın tesiri kendisinde kalacaktır. Nitekim Müslim’in rivayet etmiş olduğu “onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl kabul edilsin ” hadisi şerif bunu açıkça ortaya koymaktadır. Asrımızın hastalığı olan ibadetlerden zevk alamamamız, dualarımızın kabul olunmaması bu tesirin en bariz neticesidir.

Müslüman için en önemli hususlardan biri, helal gıda olduğundan ve bizden de talep edildiğinden bu makalemizde, çokça tartışılan bazı gurupların mutlak olarak haram dediği bazıların da asrımızın zaruriyetinden kabul ederek helal dediği makineyle tavuk kesimi ve sulu-kuru yolma meselelerini ele alıp, gücümüz nispetince incelemeye gayret edeceğiz. Muvaffakiyet Allah’tandır.

Meselemizi üç bölümde inceleyeceğiz.

BİRİNCİ BÖLÜM

MAKİNE İLE TAVUK KESİMİ

Dünyanın birçok ülkesinde pek çok kesimhanede hayvanların makineyle kesildiği bir gerçektir. Bunun sebebi de kitle imalatı için ihtiyaç duyulan hızlandırma ve maliyeti düşürmedir. Böyle bir tesis ortalama saatte 9900 tavuk kesimi yapmaktadır. Bu rakam tesisin büyüklük ve ufaklığına göre de değişe bilir.

Bu konuyu araştıran araştırmacıların gözlemlerine göre bunun şekli şu şekildedir: Kesim tesisine gelen tavuklar kamyonlardan boşaltılarak konveyör sistemi dedikleri baş aşağıya gelecek şeklinde bantta bulunan tutamaklara ayaklarından takılırlar. Tavuklar baş aşağı uzun bir hatta ilerleyerek kesim yerine taşınırlar. Kesim makinesine bir metre kala elektro şok havuzu dedikleri kendisine elektrik verilmiş soğuk su havuzlarına sokulurlar. Bunun sebebi hayvanın kesim esnasında daha az acı çekmesi dense de, bu konuyu araştırmış yazarların makalelerini okuduğumuzda, asıl sebebin bu olmadığını anlamaktayız. Tavuk bıçağı boğazına yediği anda çok güçlü bir şekilde kanatlarını çırpmaya başlar. Olması muhtemel olan birincisi, kanadı yerinden çıkabilir. İkincisi kanadı kırılır. Üçüncü olarak da hızlı dönüşler yaparak ayaklarını kırabilir. Kanadı veya ayağı kırılan tavuk tüy yolma makinesine girdiğinde oradaki çok yüksek devirle dönen kamçılarla tüyleri yolunurken kanat veya ayakları paramparça olur. O kanatlar ve ayaklar kullanılmaz hale geldiğinden malın zayiat oranı artar. Şayet kanat veya ayak kırılmamış yerinden çıkmışsa iç kanama olur. Bu da tavuk üzerinde morluklar ve kızarıklıklar olmasına sebebiyet verir ki malın kalitesi düşer. Elektrikle şok yapılan tavuk, kesim esnasında fazla çırpınmadığından kanı fazla boşalmaz, kanın bir kısmı içeride kalır buda etin daha ağır olmasına yarar.

Şoktan sonra tavuklar döner veya düz bıçakla kesilecek mahalle ulaşarak boğazları kesilir. Bu evreden sonra boğazları kesilen tavuklar, sulu yolma sisteminde haşlama kazanları dedikleri sıcak sulara sokulurlar. Ve orada bir müddet bekledikten sonra tüy yolma makinelerine girerek tüyleri yolunur. Oradan da temizleme, parçalama ve paketleme evrelerine doğru hareket ederler. Tavuk ve benzeri hayvanların tüylerinin daha kolay yolmak için kullanılan tekniklerden biri de yukarıda izah edilen ıslatma usulüdür. Buna sulu yolum, ıslatmadan olana da kuru yolum denilmektedir. Sulu yolumun, kuru yolum üzerine tercih edilmesi, sıcak suda tüyleri yumuşayan tavukların yolumu daha kolay ve hızlı olmasıdır. Araştırmacıların ifadelerine göre 3500 tavuk sulu yolma sistemiyle yolunması 1.30 (bir buçuk) saat sürerken aynı sayıda tavuk kuru yolma sistemiyle yolunması 5.30 (beş buçuk) saat sürmektedir.

İKİNCİ BÖLÜM

İSLAM FIKHINA GÖRE KESİM NASIL YAPILMALI

Makineyle kesimin İslam şeriatında doğru olup, olmadığını anlayabilmemiz öncelikle İslam fıkhına göre hayvan kesiminin şartlarının neler olduğunu bilmemize bağlıdır.

Meşru’ surette boğazlanma, hayvanın “hulkumunu” yani nefes borusunu ve “meri” denilen yemek ve içmek borusunu ve bunların arasında bulunan “vedec” denilen iki damarın kesilmesiyle yapılır. Bu dört şeyden üçünün kesilmesi İmam Azam’a göre yeterliyken, İmam Ebu Yusuf’a göre nefes borusuyla yemek borusu ve iki damardan birinin kesilmesi gerekir. İmam Muhammed’e göre ise bu dört şeyden her birerlerinin ekserisinin kesilmesi şarttır.

Tafsilatlı bir şekilde meseleyi değerlendirecek olursak, İslam fıkhına göre hayvan kesiminin belli başlı şartları vardır. Bu şartlar üç kısımda incelenir.

a) KESİLEN HAYVANDA ARANAN ŞARTLAR.

b) HAYVANI KESEN KİŞİDE ARANAN ŞARTLAR.

c) KESME ALETİNDE ARANAN ŞARTLAR.

a) KESİLEN HAYVANDA ARANAN ŞARTLAR

Kesimin sıhhati için kesilen hayvana dönen üç şart vardır.

1. Kesilecek olan hayvan kesim esnasında canlı olmalıdır.

Hayvanın kendiliğinden ölmüş olması halinde eti haram olacağından kesim esnasında hayvanın canlı olması şarttır. Ancak bu canlılık konusunda mezhepler açısından farklı ölçüler vardır. Ebu Hanife’nin talebeleri olan İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed de dahil fakihlerin bir kısmı “hayat’ul-müstakirre” yi şart koşarken, diğer bir kısmı bunu şart koşmaz. Şöyle ki; fakihlerin çoğunluğu kesim esnasında hayvanın hareket etmesi ve kanının akması gerektiğini söyler. Ahmed b. Hanbel’e göre kanının akması yeterlidir.

2. Kesilen hayvanın canı sırf kesimle çıkmalı.

Yani hayvanın ölümünün, bu kesim işlemi sonucu olması gerekir. Bu şart haddi zatında yukarıdaki şartın tamamlayıcısıdır.

“Helal yapıcıyla haram yapıcı bir yerde toplanması durumunda haram yapıcı, helal yapıcı üzerine tercih olunur” kaidesi genel olarak mezheplerin kabul ettiği bir kaide olduğundan bu şart hakkında mezhepler açısından pek farklılık bulunmamaktadır.

3. Kesilecek olan hayvan harem hayvanı (harem bölgesinde yaşayan av hayvanı) olamamalı.

b) HAYVANI KESEN KİŞİDE ARANAN ŞARTLAR

Kesimin sıhhati için kesen kişi aşağıda sayacağımız niteliklere haiz olması gerekir.

1. Kesen kişinin akıllı olması.

2. Kesen kişinin Müslüman veya Ehl-i Kitap olması.

Şafi mezhebine göre Yahudi veya Hıristiyan olan bir kimsenin ehl-i kitap sayılması, o dini “nesh” eden kaldıran dinin gelmesinden sonra o dine ilk babalarının girmesinin bilinmemesine bağlıdır. Yani, Yahudi bir kimsenin ilk babaları Hz. İsa (aleyhi ve selam)’ın gönderilmesinden sonra bu dine yani Yahudiliğe girmişse bu kişi ehl-i kitap sayılmaz. Aynı şekilde Hıristiyan bir kimsenin ilk babaları son peygamber olan Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve selem) ‘in gönderilmesinden sonra Hıristiyan olduğu biliniyorsa, bu kişi de ehl-i kitap sayılmaz.

Hanefi Mezhebine göre ise kesim esnasında kişinin bulunmuş olduğu dine itibar edilir. İlk babalarının durumu gözetilmez. Malikiler de bu konuda, Hanefilere muvafakat etmektedirler.

Hanefilerce Ehl-i kitabın kestiğinin helal olması, kesenin kesim esnasında sadece Allah’ın ismiyle kestiğini işitilmesiyle ve şahit olunmasıyladır. Şayet kesenin kesimi görülmemiş ve işitilmemişse, Müslüman kesicilerde olduğu gibi Allah’ın ismiyle kesmiştir hüsnü zannı yapılarak kesilen et yenir. Ancak kesenin Allah’ın gayrisi üzerine kestiğinin veya hiç tesmiye getirmediğinin bilinmesi o hayvanı haram kılar.

Bu konunun birçok detayları mevcut olduğu gibi, bu detaylarda mezheplerin farklı birçok görüşleri de mevcuttur. Makalemizi çok uzatmamak ve konumuzla alakalı olmadığından dolayı bu kadarlıkla iktifa ettik.

3. Kesen kişi şayet av hayvanı kesiyorsa ihramlı olmamalı.

4. Kesen kişinin hatırlaması ve kudreti olması durumunda, kestiği hayvan üzerine besmele çekmesi.

“Eğer Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız üzerine O’nun adı anılarak kesilenlerden yiyin”

“Üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Allah çaresiz (kalıpta) yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır… ”

“Üzerine O’nun adı anılarak kesilenlerden yiyin”

Besmelenin gerekliliğini savunan cumhur da şu şekilde cevap vermektedirler: Besmeleyi gerekli kılanlara göre kesim esnasında besmele için dört şart vardır:

1-Hayvanı kesen kimsenin bizatihi kendisinin besmeleyi çekmesi gerekir. Besmeleyi hayvanı kesenin dışındaki biri çekse de kesen kimse unutucu olmadığı halde besmeleyi terk etse o kesilen hayvan helal olmaz.

2-Besmele, kesim için çekilmeli. Kesimden başka bir işe başlamak için besmele çekerek veya Allaha hamdetmek için “Elhamdulillah” diyerek hayvanı kesen kişinin kestiği yenmez. Zira bizatihi kesim için besmele veya hamdele çekilmemiştir.

3– Allah Tealâ’nın ismini dua maksadı gibi başka bir şey kast edilmeden söylenmeli.

4-Besmeleyi keseceği hayvan için tayin etmeli. Yani besmele çektiği hayvanı bırakıp ta başka bir hayvanı kesmemeli.

Besmelenin vakti:

Hanefi ve Maliki fukahasına göre, kesim için besmelenin vakti kesim anıdır. Besmeleyi çekip aradan belli bir müddet geçtikten sonra hayvan boğazlanırsa bu caiz olmaz. Ancak kendisinden kaçınılması mümkün olmayacak bir şekilde gecikme zarar vermez. Hanbeli mezhebinde sahih olan görüşe göre, besmele kesen kişinin elini hareket ettirme anında olmalıdır.

Hanefi kitaplarından İbn Abidin haşiyesinde şöyle bir ibare vardır:

Eğer bir kimse, iki koyunu yatırsa, Allah’ın adını andıktan sonra aynı anda kesim işlemini yapsa, bu iki koyun da helâl olur. Ancak arka arkaya keserse, ilk kesilen koyun helâl olur. Diğeri helâl olmaz. Kesimin tekrar etmesi, tesmiyenin de tekrarını gerektiren bir sebep oluşturur.

5. Kesen kişinin Allah’ın gayrisi üzerine kesmemesi.

6. Kesen kişi kestiği hayvanın boğazının ön tarafından kesmesi.

7. Kesen kişi kesim işini bitirmeden elini kaldırmaması.

8. Kesen kişi kesim esnasında “tezkiye” kesmeye niyet etmesi.

c) KESİM ALETİNDE ARANAN ŞARTLAR

Hayvanın kesiminde asıl olan hayvana eziyet etmeden acı çektirmeden kanını akıtmaktır. Buna göre hayvanları boğazlama hususunda damarlarını ke¬sip kanlarını akıtacak herhangi bir âlet yeterlidir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MAKİNE KESİMİNİN İSLAM FIKHINA UYUP UYMADIĞI YERLER

Bu merhale, dinen önem arzeden bir merhaledir. Kendilerine şok için elektrik verilen tavukların bu merhalede ölme ihtimalleri vardır. Zira bu merhalede, elektro şok havuzunun su seviyesi pilicin tamamen boynunu içine alır. Yani yaklaşık 15-20 saniye hem elektrik şokuna maruz kalır, hem de havayla irtibatı kesilir. Yani nefessiz kalır. Üstatımız Halil Günenç hoca efendinin, Pakistan Ulamasından olan Takiyy’üd-din Usmani’den, bizlere yapmış olduğu bir nakilde; bu zatın yani Takiyy’üd-din Usmani’nin bizatihi böyle bir tesisi gördüğünü ve çoğunlukla tavukların öldüğünü hoca efendiyle yapmış olduğu bir mulakatta beyan etmiş.

Bu safhada tavukların hepsi ölmese bile içlerinde, bünyesinin zayıf olmasından dolayı ölenler olabilir. Makine kesiminde bu ölenler bilinemeyeceğinden diğerleriyle karışma ihtimali vardır. Bu safhada titizlik gösterilerek voltajın seviyesi ayarlansa ve piliçlerin kafaları su içinde kaybolmasa, bu problem aşılabilir.

Burada şunu da belirtmeliyiz ki makine ile değil de elle kesim yapan kesimhanelerde de işlem bu kısma kadar aynıdır.

Elektro şoktan çıkan piliçler kesim şeridine gelerek kafaları kesilir. Bu safhada da dini açıdan birçok problem gözükmektedir. Yani genel olarak kesim işini yapan kimsenin Allah adına kesmeyi kavrayacak ölçüde temyiz gücüne sahip olması gerekir. Hâlbuki burada kesme işlemini yapan makinedir, insan değil. Belki burada şöyle bir yorum yapılabilir, makinenin çalışması için ilk butona basan, İslam’a göre kesim işlemini yapmaya hayiz bir insandır. Ve bu kişi butona basarken besmele çekmesi yeterli olur. Ve makinenin kesmesi bu insana nispet olunur… ve kesim de helal olur…

Kanaatimizce bu ve bu gibi yorumlar doğru değildir. Zira makinenin düğmesine basıldığı andan itibaren bitiş anına kadar makine sürekli kesim yapar. İlk kesilen (her ne kadar şahsen benimsemesem de) belki düğmeye basan kişiye nispet edilebilir. Ve onun besmelesi ilk piliç için yeterli olur. Ancak peşinden gelen piliçlerin kesimi temyiz sahibi olmayan makine tarafından yapılacaktır. Ve başta çekilen besmele diğerlerine kifayet etmeyecektir. Nitekim makalemizin ikinci bölümünde de naklettiğimiz gibi; kesilen her bir hayvan için ayrı ayrı besmele çekilmesi gerekir. Kesim esnasında makinenin yanında duran kimsenin besmele çekmesine de itibar edilmez. Zira besmeleyi, hayvanı kesen kişinin çekmesinin gerekliliği de ikinci kısımda beyan edilmişti.

Başı sabit bir şekilde durmayan sürekli hareket halinde olan bir canlının kafası, tam dinen istenildiği yerden kesilebilmesi de burada bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira makinenin dönen bir el değirmeni veya bir öğütücü makine gibi bir eksen etrafında dönmesini devam ettiren bir bıçağı var ve bu bıçak çok hızlı olduğu halde çok keskindir. Baş aşağı olan tavuğun boynunu anında damarlarıyla birlikte keser. Bu makinenin bıçağı çok keskin olduğundan, hayvanın canı tam çıkmadan kafasını gövdesinden tamamen ayırabilir ki bu her ne kadar haram olmasa da İslam fıkhında mekruh olur.

Bıçak önünden geçen hayvanın her ne kadar şok havuzundan çıkmış olsa bile, her hangi bir nedenden dolayı hareket etmesi mümkündür. Bu durumda hayvanın boğazı fıkhen istenilen yerden kesilebileceği gibi, kafası fıkhen istenilmeyen yerden de kesilebilir. Bu kesim işleminin yeri tam olarak bilinmedikçe şüphe olacaktır. Veya kesilen hayvanların bir kısmında bu şüphe olacaktır. Ve o hayvanların diğer kesilen hayvanlarla karışmasıyla helallilik ve haramlılık toplanacaktır ki, bu durumda haramlılık tercih olunur. Nitekim helallilik ve haramlılık bir yerde karşılaştığı zaman haramlılık, helallilik üzerine tercih edileceği fıkıh kitaplarımızda mezkûr olduğunu makalemizin başında beyan etmiştik. Bu sebeple bütün tavukların damarlarının doğru bir usulde kesilmiş olmasından emin olunması gerekmektedir.

Entegre sisteminde problem olarak karşımıza çıkan diğer bir husus da tüy yolma sistemidir. Başı kesilmiş olan tavuk, tüyleri rahat ve çabuk yolunsun diye kullanılan tekniklerden biri de ıslatma usulüdür.Buna sulu yolum, ıslatmadan olana da kuru yolum denilmektedir. Her iki yolma usulünde de kesilen tavuğun üzerinde dışkı ve kan bulaşığı vardır. Bunların temiz suyla yıkanması ve temizlenmesi gerekmektedir. Sulu yolma sisteminde kesilen tavuk, bağırsak ve midesindeki pisliklerle beraber sıcak suya daldırılıp burada bekletilmektedir. Bu suyun kaynar su olması durumunda, ette gözenekler, delikler oluşur. Bu gözenekler, pis olan suyun içerlere girip ete karışması ve bağırsak ve midede bulunan pisliklerin de içeride etle karışmasına olanak verir. Bu durumda et, yenilmez bir hale gelir. Ancak tavuğun daldırıldığı su kaynar su olmasa orada birkaç dakika beklemesi yukarıdaki olanağa imkân vermez. Yani pislenmiş su ete karışmaz, yüzeyde kalır, temiz suyla yıkanınca da yüzeyde kalan pislik gider ve et temizlenmiş olur.

Sonuç olarak deriz ki makine kesiminde dini olarak birçok problemler vardır. Bu problemlerin bir kısmı her ne kadar bir takım tedbirlerle önlenilebilse de büyük bir bölümünün önlenmesi kanaatimizce mümkün değildir.

Makine kesimi asrımızın getirdiği yeni bir olgu olduğu bilinmektedir. Bundan dolayı İslam Hukuku’nun klasik kaynaklarına inildiğinde bu konuyla alakalı açık ibareler bulunamadığı da ehlince malumdur. Bunun hükmünün Kur’an’dan Sünnetten ve İslam fıkhı hakkında ki eski çalışmalardan elde edilen ana hat ve kaidelerden çıkartılabilecektir. Buna binaen bu konuda farklı görüşler olabilir. Bizler diğer görüşlere saygılı olmakla beraber kendi kanaatimizce bu sistemin doğru olmadığını bir takım gerekçelerle bu makalemizde sizlere sunduk.

Bir Müslüman için helal gıdanın ne kadar önemli olduğu hatırlanmalıdır. Zira bunun diğer ibadetler üzerine tesiri olduğu da bilinmektedir. Ehlince malum olduğu gibi insan mideden beslenmektedir. Ve insanın diğer uzuvları da bu mideye gelen gıdalarla gıdasını almaktadır. Şayet midedeki gıda haram olacak olursa hiç şüphesiz oradan beslenen göz haramla besleneceğinden elbette harama bakmaktan haz alacak ve helale bakmaktan zevk almayacaktır. Aynı şekilde haramla beslenen el, ayak, kulak haram işlerle meşgul olmak isteyecek helalle meşguliyet kendisine çok ağır gelecektir. Zira beslenmesi haramla olmuştur. Ve sonuç olarak el, ayak, göz, kulak ve diğer uzuvlarımız haramdan zevk alacağından ibadet zevkinden mahrum olacaktır. Ve ibadet zevkinden mahrum olan kişi elbette ibadeti, ibadet aşkıyla değil, yapıyorsa yapılması gereken bir görev gibi ruhsuz olarak yapacaktır. Bunun tezahürü olarak ta, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) ‘in buyurduğu gibi: Kişi Ya Rab, ya Rab! Diye yalvarıyor. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl kabul edilsin ” duaları kabul olmayacaktır.

Nitekim asrımızın en büyük hastalığı da bu değilmi? Bunca dualar yapmamıza rağmen Müslümanların başı sıkıntıdan kurtulamıyor ve toplum her geçen gün bozulmaya doğru gidiyor. Ve bunun faturasını şahsım da dâhil olarak birilerine yıkmaktayız. Hâlbuki kaçırdığımız bir mesele var. Toplum fertlerden oluşur. Fertlerin bozulması toplumun bozulmasıdır. Fertlerin düzelmesi toplumun düzelmesidir. Ve bizler de bu fertlerden bir ferdiz.

Ben tek başıma ne yapabilirim, bu iş yayılmış diyerek şahsi gayret içinde olmamamız elbette şeytana ve şeytan zihniyetli kişilerin ekmeğine yağ sürmektir. Allah’ü Teala hazretleri bizleri hakkı hak bilip tabi olmaya batılı batıl bilip kaçınmaya muvaffak eylesin.

Ehl’i Sünnet çizgisinden zerre kadar sapmaktan bizleri muhafaza eylesin. Bu Helal Gıda için uğraşan kardeşlerimize Rabbim ihlas verip sayılarını arttırsın ve amellerini de tesirli kılsın ve Rabbim bu konuda olması gereken hassasiyeti göstermeye de bizleri muvaffak eylesin. Amin.

Selam ve Muhabbetlerimle…